UMUT, UMUTSUZLUK VE PSİKOPATOLOJİ
Özgür TÖNBÜL
Psikolojik Danışman
Umut; “ummaktan doğan güven duygusu” olarak tanımlanmaktadır.1 Ummak
beklentileri içeren bir bekleyiştir. Umut ve güven insanın olumlu
düşünceleri sonucu oluşan olumlu duygulardır.
Umutsuzluk ise bir
olay karşısında duyulan beklentilerin olumsuz yönde olması veya
beklentilerin olumsuz yönde gittiği sanrısıdır. Bu duygu çoğu zaman ve
hiçbir şekilde gerçekleşmeyecek olan veya böyle olacağı sadece düşünülen
beklentiler söz konusu olduğunda kendini belli eder.
Dinsel açıdan
umut bir erdemdir. Umutsuzluk ise Tanrı’ya isyan olarak
tanımlanmaktadır. Çoğu dinlerde inanç ile umut birliktedir.
Mitolojilerde de umut kavramı farklı hikayelerle anlatılmıştır.
Pandora’nın Kutusu hikayesine göre; Zeus kendisinden ateşi çalıp
insanlara veren Prometheus’un kardeşi Epimetheus’a Pandora’yı eş olarak
gönderir. Zeus Pandora’ya evlilik hediyesi olarak topraktan yapılmış
çömlek benzeri bir kavanoz hediye etmiştir ama bu kavanoz asla
açılmamalıdır. Bir süre sonra merakına yenilen Pandora kavanozu açar ve
içindeki tüm kötülükler dünyaya yayılmaya başlar. Ancak son anda kutuyu
kapatır bu da insanların içindeki “umut”tur; kötülüğün yayılmamış olması
umudu…2
Yaşamın ilk evrelerinden günümüze kadar insanlar hep umut
dolu olmuşlardır. Geleceklerini, hayatlarını, hayallerini hep umut
etmişlerdir. Dinler, yaşam biçimleri, kültürler umudun önemini
vurgulamışlardır. Ancak insanlar bir taraftan bu kadar umutla iç
içeyken, bazı insanlar umutsuzluk girdabında boğulmuşlardır. Sartre’ye
göre umutsuzluk, insanoğlunun kendisine karşı hazırlayabileceği
suikastlerin en korkuncudur. Umutsuzluk manevi bir intihardır.
Umutsuzluk, nevrozlu kişilerin mutluluklarını gölgeleyen düşünce
yapılarının en önemlilerindendir. Umudu olan insan her türlü zorluğu
göğüsleyebilir, tüm acı ve sıkıntılara katlanabilir. Çoğu kişide de
umutsuzluk duyguları derinlere bastırılmıştır ve bu duygu başarı ve
mutluluğu engeller. Umutsuzluk girdabına giren birçok kişinin hayat
hikayelerinde travmatik yaşantılar görülmektedir.3
Umutsuzluk
karamsarlığı da beraberinde getirmektedir. Maruz kalınan yaşam olayı
karşısında olumsuz düşünceler harekete geçmekte ve olumsuz duygular peşi
sıra ortaya çıkmaktadır. Bir insan durup dururken umutsuzluğa
düşmemekte, özellikle bir yaşam olayının var olması gerekmektedir.
Yaşanan olumsuzluklarda birlikte hayata karşı beklentiler düşmekte,
umutlar azalmaktadır. Umutsuzluk arttıkça insanın kendisine, geleceğine
ve çevresine karşı karamsarlık düzeyi de artmaktadır.
Umutsuzluk
birçok psikolojik rahatsızlıkların temelini de oluşturmaktadır.
Umutsuzluk, kişinin iyilik halinden yoksunluğunu, isteksizliğini ve
amaçsızlığını içermektedir.4
Umutsuzluk yetişkinler gibi çocuklarda
da görülebilen bir duygudur. Bowlby’nin çocuklarla yaptığı “bağlanma”
araştırmaları bebeklik çağındaki çocukların terk edilme durumlarına
karşı umutsuzluk yaşadıklarını göstermektedir. Bebeklik döneminde
yaşanan bağlanma sorunlarında umutsuzluk özellikle “bebeklik
depresyonu”nu tetiklemektedir. Ayrıca 1-3 yaş çocuklarında “ayrılma
anksiyetesi bozukluğu” görülebilmektedir. Bebeklik ya da çocukluk
dönemindeki umutsuzluk duyguları “tepkisel bağlanma bozukluğu”na temel
teşkil etmekte ve bu çocukların başkaları ile güvensiz ortamlarda bağ
kurma çalışmaları ve daha çok travmaya maruz kalmalarına neden
olabilmektedir.
Ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde ise umutsuzluk
daha çok “depresyon” ile iç içedir. Birçok kişi psikiyatriste mutsuzluk
ve umutsuzluk belirtileri ile başvurmaktadır. Beck hastaların %78’den
fazlasının geleceğe umutsuz baktıklarını belirtmiştir.5 Depresyon
olumsuz düşüncelerin ve duyguların yoğun olarak yaşandığı bir
rahatsızlıktır. Depresyonun bilişsel açıklamasında kişinin kendisi,
çevresi ve geleceği ile ilgili olumsuz inançları ve umutsuzluğu
vurgulanmıştır. Beck’in depresyon çalışmalarında ve ölçek geliştirme
araştırmalarında umutsuzluk önemli bir yer tutmuştur. Depresyonun
psikanalitik açıklamasında da yitirilen sevgi nesnesinin kaybı ve ona
eşlik eden umutsuzluk duygusu yer almıştır. Freud “Yas ve Melankoli”
çalışmasında sevgi nesnesinin kaybının gerçek bir yas gibi
yaşanabileceğini ve bu süreçte umutsuzluğun belirleyici olduğuna
değinmektedir.
Umutsuzluk ayrıca depresyonun bir ileri boyutu olan
intiharda kendini en çok belli eden duygudur. İntihara eğilimli kişiler
yoğun depresif duyguları olan, umutsuzluk ve çaresizlik içerisindeki
insanlardır.
İnsan umudu var olduğu sürece yaşamdan zevk alacak ve diğer insanlara faydalı olabilecektir.
KAYNAKÇA
1. TDK Türkçe Sözlük
2. tr.wikipedia.org/wiki/Pandora
3. www.antalyapsikiyatri.com/psikiyatr…/umutsuzluk-ve-depresyon
4. Tarhan F, Kardeş F, Van Depremini Yaşayan Ortaöğretim Öğrencilerinin
Travmadan Etkilenme ve Umutsuzluk Düzeylerinin İncelenmesi, Sakarya
University Journal of Education, 4/1 (Nisan/April 2014) ss.102-115
5. Dilbaz N, Seber G, Umutsuzluk Kavramı: Depresyon ve İntiharda Önemi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder